15 Temmuz akşamı Türk Silahlı Kuvvetleri içinden bir grup, ağırlıklı olarak Ankara ve İstanbul olmak üzere Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde bir darbe girişiminde bulunmuştur. Ülke halkı, en başından itibaren bu girişime karşı demokratik yollarla seçtikleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında yer almıştır. Türk polisi ve savcılık makamları, ülkede sivil hukukun ve düzenin yeniden sağlanması için gereken tüm önlemleri derhal almıştır.
Başarılı bir şekilde püskürtülen bu kalkışmanın sonrasında hükümet tarafından 20 Temmuz 2016 tarihinde bir dizi önlem alınmıştır. Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından üç aylık olağanüstü hal ilan edilmiştir. OHAL ilanı hakkında açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bu önlemin darbe girişiminde bulunanların hesap vermesini sağlama ve darbeye karışanları hızla tespit ederek adalet önüne çıkarma amacını taşıdığını belirtmiştir. Türkiye'de OHAL’in bireylerin hareket özgürlüğü, toplanma hakkı ve basın özgürlüğü gibi alanlara hiçbir kısıtlama getirmeyeceğini ekleyen Şimşek, vatandaşların ve iş hayatının bundan etkilenmeyeceği konusunda güvence vermiştir.
Başarıyla püskürtülmüş bir darbe girişiminin Türkiye ekonomisindeki yükselen ivmeyi olumsuz etkileyeceğini düşünmek makul değildir. Piyasaları cesaretlendirmek ve bankacılık sisteminin olumsuz etkilenmesini önlemek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, likidite koşullarının gevşetilmesi yönünde bir dizi önlem almıştır. Ayrıca, Türkiye'de bankacılık sistemi 2001 ve 2008 krizleri sonrasında hızla toparlanmış ve geçtiğimiz iki yıl boyunca gerçekleşen terör saldırıları ve jeopolitik riskler gibi geçici sarsıntılara karşı dayanıklılığını ispat etmiştir. Dolayısıyla, darbe girişiminin kısa süreli etkileri olsa da, yaşanan bu olay uzun vadede makro göstergelerde herhangi bir bozulmaya sebep olmayacaktır.
Standard & Poor's, 20 Temmuz tarihinde Türkiye'nin BB+ olan yabancı para cinsiden notunu bir puan aşağı çekerek BB'ye düşürmüş ve görünümünü negatife çevirmiştir. Herhangi bir dayanağı olmayan bu kararının kısa vadeli negatif etkisine rağmen, piyasaların önümüzdeki birkaç günde bu belirsizliğin üstesinden gelmesi ve istikrara kavuşması beklenmektedir. Türk bankaları rakipleri ile karşılaştırıldığında daha yüksek sermaye yeterliliği ve daha düşük batık kredi oranlarına sahiptir. Bunlara ek olarak hükümetin hazırlamakta olduğu yeni yapısal reform paketleri, düşük erken seçim olasılığı ve iç talepteki canlılık, büyümeyi tetikleyerek Türkiye'ye olan güvenin artmasını sağlayacaktır.