Yatırım Ofisi, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Türkiye'nin ekonomik stratejisi üzerine kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, hükümetin ortodoks para politikalarını uygulama taahhüdünden, kamu sektöründeki tasarruf önlemlerinden ve yeni ekonomik yönelimle ilgili endişeleri giderme stratejilerinden ayrıntılı olarak bahsetti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve uluslararası doğrudan yatırım (UDY) çekme vizyonunu ana hatlarıyla anlattı.
İşte görüşmeden öne çıkan bazı noktalar:
Sayın Yılmaz, geçen yılki parlamento seçimlerinden sonra Türkiye, para politikasını değiştirdi ve şu anda ortodoks bir yaklaşım izliyor. Uluslararası olarak onaylansa da bu politikanın kararlılığı konusunda şüpheler var. Eleştiriler karşısında hangi argümanları sunuyorsunuz?
Öncelikle finansal politikamızın adımlarını tek tek ayrıntılarıyla açıklamak isterim. Haziran 2023'teki parlamento seçimlerinin hemen ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) kısıtlayıcı bir para politikasına dönüş sürecini başlattı. Bu politikanın temel hedefleri, enflasyonu düşürmek ve uzun vadeli fiyat istikrarı sağlamak.
Bu hedeflere ulaşmak için TCMB, piyasa mekanizmalarını iyileştiren ve para aktarımını güçlendiren önlemler almıştır. Bu makro ihtiyati tedbirler, mali sistemimizi krize dayanıklı hale getirmeyi ve reel ekonomiyi korumayı hedefliyor.
Bu doğrultuda, Türk lirası mevduat oranı artırılmış, parasal sıkılaştırma uygulanmış ve seçici kredi verme teşvik edilmiştir.
Kamu mali dengesinin iyileştirilmesi, yani sıkı bir harcama disiplininin yanı sıra sağlam bir bütçe finansmanı da bizim için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, yukarıda açıkladığımız makro ihtiyati tedbirlere kamu sektörüne yönelik bir tasarruf ve verimlilik paketi eşlik ediyor. Mayıs 2024'te Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile yürürlüğe giren bu paket, mali ve bütçe politikalarımız konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu kanıtlar niteliktedir. Tasarruflar, yerel idari birimler dahil olmak üzere tüm kamu sektörünü etkilemektedir.
Aslında Türkiye, AB ülkeleri arasında Maastricht kriterlerine göre sürekli olarak düşük bütçe açığı verebilen ülkelerden biridir. Bu da sıkı bütçe disiplinimizin iyi bir göstergesidir.
Görüldüğü üzere, tüm para politikası kararlarının uygulanması için büyük çaba gösteriyoruz. Bu kararların uygulanmasını ve etkinliğini sağlamak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı her adımı kontrol ediyor. İlgili bakanlıklar ve kuruluşlar, gerekliliklerin tam olarak yerine getirilmesinden sorumludur ve çerçeveye uyulmaması durumunda sorumlu tutulacaktır.
Kısıtlayıcı bir para politikası başlangıçta iç talebi zayıflatma ihtimali bulunuyor, bu durum Türkiye'de de gözlemlenebilir. Bu geçici olumsuz etkileri hangi yöntemlerle telafi etmek istiyorsunuz?
Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) Başkanı olarak kısıtlayıcı para politikasının reel ekonomimiz üzerindeki etkilerini doğrudan gözlemliyor ve sınıflandırıyorum. Stratejik önemi olan ekonomi sektörlerinde yatırımları artırmak ve üretim kapasitemizi güçlendirmek, yeni para politikası koşulları altında dahi bizim için yüksek önceliğe sahip. Bu nedenle elbette yatırımı, üretimi, ihracatı ve istihdamı teşvik etmeye devam ediyoruz. Türkiye'nin ekonomik ilerlemesine yön vermek ve modern teknolojilere ve katma değeri yüksek şirketlere yapılacak yatırımlar için yeni finansman modelleri oluşturmak istiyoruz.
Size Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) programımızdan örnek vermek istiyorum. YTAK, yeşil ve dijital dönüşüme girmek ve katma değeri yüksek ürünler imal etmek isteyen yatırımcılara, uygun ve uzun vadeli koşullara dayalı krediler vermektedir.
Bir başka örnek de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından finanse edilen Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programı. Program, şu anda Türkiye'nin cari açığını yıllık 1,8 milyar ABD doları azaltacak 42 projeye fon sağlıyor.
Bu projeler kapsamında orta ve yüksek teknolojili ürünler yerli tesislerde üretiliyor.
Bu somut projelerin yanı sıra, ortodoks para politikasının sonuçlarına karşı kullandığımız mali araçlardan ve vergi politikası araçlarından da bazı örnekler vermek isterim. İhracatı ve kambiyo hizmetlerini teşvik etmeye geçtiğimiz yıl başladık. İhracat ve kambiyo hizmetleri reeskont kredileri için günlük kullanım limiti on kat artırılarak 3 milyar ABD dolarına çıktı. TCMB, iskonto oranını azami yüzde 25,93 ile sabit tutmuştur.
Kurumlar vergisi, Temmuz 2023'te ihracat yapan şirketler için yüzde 25'ten yüzde 20'ye indirilmiştir. Bu indirim, Aralık 2023'ten itibaren ihracatını uluslararası ticari kuruluşlar veya uluslararası ticaret şirketleri aracılığıyla gerçekleştiren tedarikçiler ve üreticiler için uygulanmıştır.
Cari açığın azalması, döviz rezervlerinin güçlenmesi ve Türkiye'nin risk primindeki iyileşme, ülkemizi doğrudan yatırımcılar için daha cazip hale getiriyor. Portföy girişlerini şimdiden görmeye başladık. Tüm bu faktörler ekonomimizin uzun vadede güçlenmesini sağlayacaktır.
AB standartlarına göre, Türkiye'nin bütçe açığı ve toplam borcu gayri safi milli hasılaya oranla nispeten iyi durumda Bu başlangıç noktası, Türkiye'nin ekonomik kalkınması için ABD'nin Enflasyonu Düşürme Yasası benzeri teşvik sistemleri oluşturmak üzere kullanılabilir mi?
Diğer ülkelerin bu alandaki faaliyetlerini yakından takip ediyoruz. ABD'nin enflasyonu düşürmek amacıyla sağlık, temiz enerji ve iklim değişikliği için Ağustos 2022'de bir yatırım paketi olarak başlattığı Enflasyonu Düşürme Yasası da buna dahil.
Türkiye, yıllardır yeşil büyüme alanındaki yatırımları teşvik ediyor ve 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı amaçlıyor.
On ikinci kalkınma planında çevreye uyumlu, afetlere dayanıklı ve geleceğe odaklanan bir Türkiye vizyonu belirledik. Bu vizyon, "yeşil ve dijital dönüşüme dayalı olarak büyüyen güçlü ve refah bir ülke".
Bu vizyona ulaşmak için YTAK gibi finansal kaynaklar da sağlıyoruz. Bu da son derece uygun koşullarda uzun vadeli krediler sunduğumuz anlamına geliyor. YTAK ile cari açığımızı azaltacak ve Türk üretiminin teknolojik seviyesini yükseltecek stratejik yatırımlara ulaşmayı hedefliyoruz. YTAK yatırım programı için yıllık limit 100 milyar TL.
Gelecek yıllarda da temiz enerji ve yeşil dönüşüme, yani her alanda sürdürülebilir ekonomiye yatırım yapmaya devam edeceğiz.
Uluslararası derecelendirme kuruluşları, Türkiye'deki güncel ekonomik reformları ve yeni para politikasını nasıl değerlendiriyor?
Ortodoks para politikamız, ekonomimizi desteklemek için uyguladığımız diğer tüm tedbirlerle birlikte son derece olumlu bir şekilde karşılandı. Hem Fitch hem de S&P, Türkiye'nin kredi notunu yükseltti. Türk ekonomisinin gelişmeye devam etmesi de olumlu değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler sayesinde, Türkiye'nin beş yıllık risk primi Mayıs 2023'te 703 baz puandan 264'e (5 Haziran 2024 itibarıyla) düşmüştür. Bu sonuç, çalışmalarımızın başarısını yansıtan oldukça cesaret verici bir gelişmedir. Öne çıkan bazı ekonomik göstergelerden tekrar bahsetmek isterim.
Mart 2024'te cari açığımız 31,2 milyar ABD dolarına geriledi. Yeniden dengelenme politikaları ve uygulanacak reformların etkisiyle cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının %2,5'e düşmesini ve bu şekilde orta vadede tahminlerin ötesinde bir iyileşme gerçekleşmesini bekliyoruz.
Cari açıktaki azalma ve uluslararası doğrudan yatırımlardaki artışa bağlı olarak TCMB'nin brüt rezervleri artmıştır. Rezervler, 31 Mayıs 2024 itibarıyla 143,6 milyar ABD dolarıdır. Aynı dönemde net rezervler (swaplar hariç) son dört yıldır ilk kez pozitife dönmüştür.
Her ekonomi için hayati önem taşıyan başka bir noktaya daha değinmek istiyorum: istikrarlı bir ulusal para birimi. Açıklanan ekonomik göstergelerdeki kademeli iyileşmeyle birlikte yerli yatırımcıların Türk lirasına olan güveni de yeniden artmıştır. Bu gelişme, 2021 yılı sonunda uygulamaya konulan döviz korumalı mevduat (DKM) mekanizmasını daha hızlı bir şekilde devre dışı bırakmamıza olanak tanıyor. 31 Mayıs 2024 itibarıyla Merkez Bankası DKM hesaplarında 66,7 milyar ABD doları kayıtlı bulunurken, bu rakam Ağustos 2023'te 126 milyar ABD dolarıydı.
Bu temel verilerden de görebileceğiniz gibi, Türkiye ekonomisi için pek çok olumlu sinyal var. Uluslararası finans piyasaları ve ulusal ekonomi, para politikamızın yeniden düzenlenmesine ve başlattığımız reformlara büyük bir güvenle yanıt veriyor.
Örneğin, Türk tahvil piyasası 31 Mayıs 2024'e kadar yüksek girişler bildirdi. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında %0,6 olan oran kısa sürede önemli bir artış sergileyerek %6,7'ye yükseldi.
Aynı şekilde, uluslararası yatırımcılar Türkiye'ye bir önceki yıla kıyasla yüzde 12 puan daha fazla yatırım yaptı (Mayıs 2023'te yüzde 27,4'ten Mayıs 2024'te yüzde 39,6'ya).
Bu noktada, uluslararası yatırımcıların devlet tahvili ve hisse senetlerine toplam 16,6 milyar ABD doları tutarında net girişinden bahsediyoruz.
Bu da bize ekonomik çalışmalarımızın karşılığını aldığımızı ve politikalarımızın sağlamlığına güven duyulduğunu gösteriyor.
Orta gelir tuzağından çıkmanın yollarını ne şekilde bulmak istiyorsunuz ve Türkiye'de uzun vadeli refah nasıl sağlanacak?
Türkiye güçlü bir ülke ve dirençli bir ekonomiye sahip. Ekonomimiz dünya genelinde 17. sırada, hatta satın alma gücü paritesi açısından 11. sırada yer alıyor. Türkiye ekonomisi 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5,7 oranında büyüdü ve bu, 15 çeyrektir kesintisiz şekilde devam eden bir büyüme.
Milli gelir geçtiğimiz yıl yüzde 19,4 oranında (ABD doları bazında) artış gösterdi: Bir önceki yıl 970 milyar ABD doları olan yıllık milli gelir yükselerek 2024 yılının ilk çeyreğinde 1,158 trilyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu, büyüme açısından etkileyici bir performanstır. Dünya Bankası tarafından yüksek gelir grubu için belirlenen kritik eşiği yakın zamanda aşacağımıza inanıyoruz.
Vatandaşlarımızın refahını yüksek seviyede istikrara kavuşturmak adına son derece umut verici bir yoldayız.
Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen uluslararası yatırımcılara neler söylemek istersiniz?
Ekonomi politikamız şeffaflık, öngörülebilirlik ve uluslararası standart ve sözleşmelerle uyumluluk ilkelerine dayanır.
Ortodoks bir para politikası ile makro-ekonomik dengeyi yeniden kuracak, uzun vadede enflasyonu düşürecek ve kamu finansmanını güçlendireceğiz. Böylece Türkiye'nin ekonomik yapısal değişimi daha fazla ivme kazanacak.
Parasal, vergisel ve yapısal reformları hayata geçirdiğimiz için Türkiye'deki yatırım ortamı cazipliğini koruyor.
2023'ün ikinci yarısında Türkiye'ye olan yatırımcı güveni yeniden artış göstermiş, Türkiye'nin CDS kredi risk primi önemli ölçüde azalmış, uluslararası sermaye akışları artmış, rezervlerimiz büyümüş ve döviz kurundaki dalgalanma azalmıştır.
Reel ekonomi için 2023 yılında belirlediğimiz OVP hedeflerine de ulaştık ve bu trend 2024 yılının ilk çeyreğinde de devam edecek. Büyüme, cari açık, dış ticaret ve iş gücü piyasasına ilişkin veriler olumlu seyrediyor. Çalışmalarımızın sonuçlarını hem reel ekonomide hem de finansal piyasalarda göreceğimizi düşünüyorum.
Özetlemek gerekirse, bu arka plan ve Türkiye'nin uluslararası ticaret için elverişli konumu, iç pazarı, genç ve iyi eğitimli nüfusu gibi jeopolitik avantajları sayesinde Türkiye son derece cazip bir yatırım ortamı sunuyor. Yatırımcılar için çerçeve koşullarını daha fazla optimize edecek ve doğrudan yatırımı teşvik edeceğiz.
Sayın Yılmaz, sohbet için teşekkür ederim.